Dijital oyun kütüphanemize bol bol bedavaya oyun eklediğimiz günler yaşıyoruz. Peki korsan oyunlara CD başına para verdiğimiz o günlerden buraya nasıl geldik?

Ayakkabılarımı bir hışımla ayağıma geçirip hızla kendimi sokağa atıyorum. Dışarı çıkmayı pek seven bir çocuk değilim, ama görevim bunu gerektiriyor. Elimde para karşılığı edindiğim ve çalışmayan bir oyunun CD’lerini tutuyorum. Bir küçük kare poşete dizilmiş 2 CD; poşetin iki yanında oyunun orijinal kapağının fotokopisi gibi görünen, düşük kaliteli ve siyah beyaz kağıt parçacıkları var. Ön “kapağın” üzerinde Max Payne 2 yazıyor.

Az değil, tam 20 lira vermişim ve elimde tadını çıkarmayı geçin, ana menüsünü dahi göremediğim bir oyun var. Bu sorunu bir an önce çözmeliyim, çünkü aksi takdirde sürekli aklımın bir kenarındaki o “kazıklanmışlık” hissi yüzünden gece gözlerime uyku girmeyecek..

İşte bu yüzden atıyorum kendimi sokaklara. “CD’ciye” gitmek için. Sattığı oyun bozuk çıkarsa onu değiştirmesi gerektiği, adeta yazılı olmayan bir etik kural; e CD’ci abiyi de uzun zamandır kendisine para yedirdiğim için tanıyorum; dolayısıyla oyunun elimde patlaması gibi bir korkum yok…yani her zaman ufaktan bir korku duyuyor insan ama, daha ön planda olan korkum deneyimlemek istediğim bu oyunu oynayamayacak olmamdan kaynaklı.

Ya crack’i çalışmıyorsa?

Nihayet CD’ciye varıyorum. Abinin gözleri beni görmesiyle birlikte, sesli olarak ifade etmediği bir “sıçtık”ı ele veriyor.

“Abi,” diyorum, “Oyun çalışmadı. Başka kopyayla değiştirebilir miyiz?”

“Crack yaptın mı?” diye soruyor.

Bana.

12 yıllık hayatımın neredeyse tamamının crack yapmakla geçtiğini bilmiyor. Dudağım hafif bir sıkıntı ve sabırsızlıkla kıvrılıyor. “Evet, yaptım. Oyun açılmıyor. Karanlık ekran.” diyorum.

Değiştirilmiş yeni Max Payne 2 kopyamla eve dönüyorum ve tıpkı bozuk oyunu götürdüğüm telaş ve hızla CD’yi bilgisayara takıyorum. Oyunu silip kurmak da bir işe yaramıyor. Bu oyun çalışmıyor.

Bana da tekrar CD’cinin yolu gözüküyor.

Korsan oyun fiyatına orijinal oyun?

Zaman ilerledikçe, internet hızlarının artmasıyla artık korsan oyunları kendimiz indirir oluyoruz. Yeni çıkan crack’leri takip eder, en güncel olanlarını denerken bir yandan da gittikçe boyutu artan bu dijital kütüphanemizi bir taraflara..tıkıştırmaya çalışıyoruz. Bu mevzubahis “bir taraflar” da haliyle korsan oyunlarla dolup taşan DVD’ler ve harici hard diskler oluyor.

Her ne kadar oyun dünyamızın yaşam standartlarında önemli bir artış olsa da, hala bazı durumlarda popo üstü oturuyoruz. Bazı yapımcılar sırf bizim gibi emek hırsızı korsanları avlamak için oyunlarına birtakım “anti-korsan korumaları” yerleştiriyorlar. Bu oyunları crack’ler sayesinde oynamaya başlasak da tatsız bazı sürprizlerle karşılaşıyoruz. Örneğin kameramız sürekli sarhoşmuşuz gibi sallanıyor, ya da bindiğimiz bir asansör asla gitmemiz gereken kata ulaşamıyor ve bu sonsuz Asansör Arafı’nda bizim oyun keyfimiz de son buluyor.

korsan oyun, CDci
Gigabyte’larca büyüklükte oyunları indirip indirip, bozuk oldukları anlaşılınca silmek zorunda kalıyoruz. Hayatımızdan saatler kayboluyor, ve biz yine de istediğimiz oyunu oynayamıyoruz.

Şimdi filmi bundan yaklaşık 15 yıl kadar ileri saralım. Hemen hemen her hafta, internet üzerinden bedavaya orijinal oyunlar alabilmeye başladık.

Evet, yukarıdaki cümlemdeki tuhaf anlatım bozukluğunun farkındayım. Bedava orijinal oyunlar almak. Korsan oyunların CD’si başına 10 (eğer DVD ise 20) TL verdiğimiz o yıllardan buraya nasıl geldik? Bu gerçek hayat mı, yoksa sadece bir fantezi mi?

Oyuncunun -dijital- devrimi

Korsan oyunlardan ibaret olan hayatımın değişimi, aslında biraz da bu anti-korsan düzenlemelerinin yaygınlaşması ve çözülmesi zorlaşan koruma mekanizmalarının ortaya çıkmasıyla başlamıştı. Bazı oyunlar dosyalarını öyle bir şifreliyorlardı ki, bırakın crack’i, bazen orijinal oyunun kendisi dahi bunu çözemiyor, ve yüklendiği disklere zarar veriyordu (merhaba SecuROM; sözüm sana). Ya da bazı diğer oyunlar, o dönemlerde daha yeni yeni görülen bir sürekli internet bağlantısı gerekliliğiyle piyasaya sürülüyordu. Örneğin Diablo III, bütün düşen eşya bilgilerini server’da tutuyor, dolayısıyla internet bağlantınız yoksa oyunu oynayamıyordunuz.

Bu ve bunun gibi anti-korsan mekanizmaların ne kadar doğru ya da yanlış olduğu bu yazının konusu kesinlikle değil. Ama yine de caydırıcı olduklarından bahsetmezsem, bu noktaya gelene kadar korsan oyunlardan çektiğim çilelere haksızlık etmiş olurum.

korsan oyun, GTA drunk cam
Gözlerimiz kanaya kanaya oynamaya çalıştık şu oyunu, “sarhoş kamerası” ile.

Her neyse, ilk kutulu oyunlarıma sahip olduğum bu dönemde, bir yandan da dünya çapında oyun dağıtımıyla ilgili büyük bir devrim yaşanmaktaydı, ama benim henüz bundan haberim yoktu. “Kutulu oyun almanın dadı da bambaşka, onun o kutusunu açacaksın, bir içine bakacaksın, içinden kılavuzu çıkacak, okuyacaksın resimlere baka baka.” demeye başlamıştım, adeta yıllardır orijinal oyun alıyormuşçasına. Öte yandan Aral İthalat‘ın fahiş fiyatları bu kutulu oyun sevdama gem vuruyordu. İşte bu dönemde ben de Steam‘in adını sağda solda duymaya başladım ve “neymiş ya bu” diyerek internetten arattım. Tam da o sırada Steam ana sayfası, Total War Shogun 2’nin indirimde olduğunu söylüyordu, ve bu fiyat (ki o zaman henüz TL marketi açılmamıştı, ama dolar da oldukça düşüktü hani!) korsan alsam ödeyeceğim miktarın sadece biraz üstündeydi. Alsa mıydım ki?

Alayım tabi ya, niye almayayım ki?

Ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı

Bu geçişin, uzun yıllar boyu korsan oyun oynayan birisi üzerindeki etkisini tahmin edersiniz. Bir oyun alıyorsunuz, kuruyorsunuz, ve kafanız o kadar rahat ki! Çalışmama gibi bir ihtimal yok, o ikona basacaksınız ve tak, oyundasınız. Büyük teknoloji.

Korsan oyuna alışmak gibi, orijinal oyunun külfetsizliğine alışmak da oldukça kolay. Bir kere onu tadınca, gözünüzün önünden geçiyor tüm o çalışmayan, CD’ci yollarını aşındırmanıza sebep olan oyunlar. CD’ye bile konmamış crack’ler, konulmuş ama çalışmayan crack’ler, ve tabi ki aslında virüs olan crack’ler…

Hepsi geride kalmıştı. Çünkü artık, bütçemizi çok sıkmadan orijinal oyunlara erişimim vardı.

korsan oyun, steam
Dolup taşan Steam kütüphanesi, ufak çaplı bir PTSD ile boğuşmanıza sebep olabilir. Ama en azından her oyunun çalışacağını biliyoruz.

Bedava orijinal oyun akımı

Son dönemde, bu bahsettiğim orijinal oyunlara erişimde bambaşka bir devrim daha yaşanmakta. Yakın zamanda, oyun dünyasıyla azıcık bile içli dışlıysanız (veya büyük amme hizmetimiz olan bedava oyun mail listemize üyeyseniz) illa ki duymuş olacaksınızdır, Grand Theft Auto V bile Epic Games Store‘dan bedava olarak herkese dağıtıldı (eğer bu yazıyı 21 Mayıs’tan önce okuyorsanız, hala kendi kopyanızı EGS’den alabilirsiniz). Bu bedava orijinal oyun akımını Epic Games öyle bir başlattı ki, kendi Steam “muadillerini” insanların radarına sokmakla kalmadılar, bir de üstüne Steam’in elini sıkıştırmaya, ve onu da arada sırada bedava oyunlar vermeye zorladılar. Dolayısıyla şimdi Steam ve GOG da dahil olmak üzere birçok dijital oyun platformu, zaman zaman bedava oyunlar vermekte.

Ha bu arada, ufak bir anti parantez: Steam’den aldığım ilk oyun olan Total War Shogun 2, geçtiğimiz haftaların birinde bedava idi. Evet, çıkışının üzerinden çok zaman geçmiş oyunlar genelde bedava olarak dağıtılıyor, ama kimin umrunda? Orijinal oyun keyfine, zırnık para vermeden ulaşmıyor muyuz sonuçta?

korsan oyun, epic games store
Epic Games Store, çıkışıyla olmasa da dağıttığı bedava oyunlarla gönlümüzü kazanmış durumda.

İyi (ve crack’siz) oyunlar!

Kısacası sevgili okur, oyuncuların altın çağındayız desek, sanırım çok da uçuk olmayacak. Hemen her hafta bir yerlerden bedavaya yeni oyunlarımızı dijital kütüphanemize ekliyoruz, büyüyen kütüphanemizin çoğunluğuna dokunmayacak kadar kibirli ve…zengin durumdayız. “Şu da kenarda dursun, belki oynarım.” diye diye aldığımız oyunlar yığıldı; biz hala onlar yerine Rocket League, CS:GO falan oynuyoruz. Bu nasıl bir vurdumduymazlık, nasıl bir şımarıklıktır?

Her ne kadar ölümüne Steam’in askerleri olsak da, sanırım burada Epic Games Store’a teşekkür etmezsek, biraz hayvanlık yapmış olacağız. Bu adamlar Steam ile başa çıkmak için bir kampanya düşünüp de bedava oyunlar vermek akıllarına gelmeseydi, tıpkı bir zamanlar benim Aral İthalat’ın kutulu oyunlara biçtiği fahiş değerlere bağımlı kaldığım gibi, biz de sadece Steam’in (kendi halinde bile Aral’a göre oldukça uygun olan!) fiyatlarına boyun eğmek zorunda kalacaktık. Birkaç güne Civilization VI‘i bedava olarak vereceğinizi duyduk, umarım duyumlar doğrudur da “Baba yettu yettu” diye takılırız uygarlıklarımızla.

Para vermeden “zengin” olabildiğimiz bu dönemin kıymetini bilmekte fayda var. İnanın bana, oyunların karanlık, korsanlarınsa altın çağından geliyorum ben; o günleri yaşamak istemezdiniz!

CDPR ve Dark Souls fanboy'u. Biraz hırslı. 3 yaşında MS-DOS'tan DOOM açıp oynayan; o zamandan bu yana da eline ne geçse oynamış. Adventure türü oyunların neden öldüğünü anlayabilmiş değil. Oysa Myst, Grim Fandango, Monkey Island falan ne güzel oyunlardı... Neden doktora yapmaya çalıştığını bilmiyor.