Sabahlara kadar süren seanslar, “bir sonraki maçtan sonra çıkacağım” diye kendimize söz vermeler, hatta eğer çok takıntılıysanız kız arkadaşınızı karşınıza alıp onunla “basın toplantısı” yapmalar… Football Manager hiçbir oyuna benzemiyor ve oyunlarla ilgili olmayan biri tarafından pek de anlaşılamıyor. Peki neden oynuyoruz?
Football Manager 26 çıkalı birkaç gün oldu. Oyun, 2025 yılını bildiğiniz gibi es geçip 2026’ya odaklanma kararı almıştı. Bunun da başlıca sebebi geliştirici ekibin oyunu Unity motoruna taşıyor olmasıydı. Bu geçiş sebebiyle de oyunda birçok görsel yenilik, yeni maç motoru ve taktik ekranda birtakım geliştirmeler (aslında çok daha fazlası) mevcut. Biz de oyunu birkaç saatliğine deneme fırsatı bulduk. Fakat bu yazıda size FM 26 özelinde değil, Football Manager serisinin bizi kendisine nasıl da böylesine takıntılı halde bağladığından bahsedeceğim. Efsane oyun serisi, onlarca yıldır hayatımızda ve kendisine çok tutkulu ve niş bir kitle yaratmayı başardı. Bu başarının ardında birkaç anahtar tema mevcut. İşte FM’nin neden bu kadar tuttuğuna dair, fazlasıyla subjektif bir inceleme.
Kendim ettim, kendim buldum
Football Manager sadece bir oyun değil; sabrın, stratejinin ve hayalin bir araya geldiği bir tutku. Bazen üçüncü ligde küçük bir takımla büyük bir mucize yaratırız, bazen dev bir kulübün başına geçip Avrupa’yı sallamayı hayal ederiz. Ama aslında önemli olan kupalar değil; her transferde, her genç oyuncuyu parlatışımızda, her son dakika golünde kendi hikayemizi yazıyor olmamız. Bu da oyunun başında neden saatler geçirdiğimizin en büyük sebebi. İnsana kendi yaratımını oluşturma fikri, her şeyden “tatlı” geliyor. Football Manager da bu hissiyatı, en can alıcı yerinden gıdıklıyor. Sitede daha önce de bahsettiğim üzere, tam bir IKEA effect olmasa da insana bir şeyler üretme ve yaratma hissi veren her türlü medya bizi kendisine daha çok bağlıyor. Bu yüzdendir ki, oyunu ilk açtığımızda taktik ekranında saatler geçiriyor, basın toplantılarında söylediğimiz cümlelerin “gülerek” mi “öfkeli” mi söylendiğine dikkat ediyoruz. Çünkü bu bizim evrenimiz: onu biz yarattık.

Ama bir diğer sebep de bence biraz romantik. Football Manager, hayal kurmayı en derinden tetikleyen oyunlardan biri. Çocukken radyodan dinlediğimiz ya da televizyonda izlediğimiz maçların büyüsü, bu oyunda yeniden diriliyor. Kimimiz doğup büyüdüğü şehrin takımını zirveye taşımak istiyor, kimimiz gönül verdiği renklerin dünya çapında başarılı olduğunu görmek. Gerçek futbolun dokunamadığımız dünyasında, Football Manager bize küçük ama anlamlı bir alan sunuyor; orada hayal kurmak serbest. FM bize, Çaykur Rizespor’un Şampiyonlar Ligi şampiyonu olabileceği bir gelecek vaat edebiliyor. Üstelik bunu gerçekçi sınırlarda kalarak yapıyor, ya da öyle hissettiriyor. Ne olursa olsun, alt ligden aldığımız bir takımla (oyun süresiyle) yıllar sonra büyük başarılar elde ettiğimizde bir çocukluk hayali, bir imkansız başarılmış oluyor ve bu da gözlerde birkaç damla yaşın ötesine geçemiyor.
Hey, sen! Sonunda uyanabildin
Aynı zamanda, Football Manager’ın en iyi yaptığı şey oyuncuya hikayeler yaratmak. Kaçımız o son dakika penaltısını kaçırmışızdır? Kaçımız tam aksine, o son dakika golüyle Şampiyonlar Ligi’nde tur atlamışızdır? Cevap: milyonlarcamız. Bazı oyuncuların, takım elbise giyip, kamera kurup, arkaya sponsor perdesi benzeri bir dekor koyarak röportajlar verdiği haberlerini siz de görmüşsünüzdür. İşte FM, en benim diyen RPG oyunundan daha fazla “tribe sokabiliyor” insanı. Çünkü bu oyun, çoğunlukla yazılardan oluşsa da, kendi hikayemizi yazmanın en eğlenceli ve belki de en gerçekçi yollarından biri. Aynı zamanda gerçek dünyadan kişiler ve olaylar içerdiği için, immersion seviyesi çok yukarılarda kalıyor. Gerçekte kötü giden takımımızın başına geçip onu zirveye taşımakla, orta çağda geçen ve önümüze çıkan düşmanlara ateştopu gönderdiğimiz bir oyunun yarattığı hisler bambaşka kuşkusuz.
Football Manager: bir futbol RPG’si (?!)
Bence bunlar FM’yi bırakamamızın en büyük nedenleri. Çünkü Football Manager, yalnızca bir oyun değil; bitmeyen bir serüven, her yüklediğimizde yeniden başlayan bir umut hikâyesi. Her başarısız sezondan sonra “bu sefer farklı olacak!” diyerek yeni bir sayfa açıyoruz. Bazen kaderin acımasızlığına, bazen futbolun güzelliğine teslim oluyoruz; ama hiçbir zaman tamamen kopamıyoruz. Çünkü her oyunda biraz kendimizi görüyoruz; plan yapan, hatalardan ders alan, yeniden başlayan, inatla hayal kuran bir insanı. Football Manager, aslında futboldan çok, insanın kendi mücadelesinin simülasyonu. Bu yüzden her yıl aynı soruya aynı cevabı veriyoruz: “Neden oynuyoruz?” Çünkü başka hiçbir yerde bu kadar keyifle kaybedemiyoruz.

