Ciğerim yanıyor sevgili okur. Watch Dogs: Legion’da kaybettiğim karakterlerimin anısına…

Watch Dogs: Legion, daha önce hiçbir oyunun yapmadığı bir şeyi denedi ve bize, etrafta gördüğümüz herkesi takımımıza katabileceğimiz bir açık dünya sundu. Takımımıza katılan, bir zamanların NPC’leri, bir anda protagoniste dönüşüyor ve biz de bu yeni DedSec üyeleriyle distopik Londra’nın kontrolünü yeniden insanlara vermeye çalışıyoruz.

Dış görünüşlerinden konuşmalarına ve hayat detaylarına kadar her şeyi prosedürel jenerasyon ile oluşturulan, birlikte görevler yaptıkça daha da kanınızın ısındığı, bağlar kurduğunuz bu karakterler, ölümsüz değil. Eğer permadeath özelliğiyle oyunu oynarsanız, her karakterinizin görevler sırasında ölümcül yaralanarak ölmesi işten bile değil. “Daimi ölüm” olarak Türkçeleştirebileceğimiz permadeath özelliği, Watch Dogs: Legion’ı diğer oyunlardan psikolojik olarak ayıran çok önemli bir ögeye dönüşmüş.

Hem hoşuma giden hem de sevdiğim karakterlerin ölümüne sebep olması nedeniyle nefret ettiğim bu özellik hakkında bir makale yazmadan edemedim. Watch Dogs: Legion’da permadeath’i açmalı mısınız? Yoksa kapasanız daha mı hayırlı olur? Okuyun bakalım…

Killed in Action’larımızın ruhu şad olsun

Öncelikle size bir ekran görüntüsünün hikayesini anlatmak istiyorum:

watch dogs: legion, permadeath

Bu fotoğrafa iyi bak sevgili okur.

Bu fotoğraf, benim için hüznün ekran görüntüsüdür.

Bu fotoğrafta gördüğünüz üç karakter de artık yaşamıyor. Londra’nın çetelerine, özel güvenliklerine; distopyanın aletlerine kurban gittiler.

Bakış açısından gördüğümüz karakter Bronwyn isimli hafif “tiki” bir kız. DedSec’e katılmadan önce sokaklarda yatan ve nereden bulduğu pek belli olmayan bir taramalı tüfeği olan bir dilenciydi. El ele çiftteki kadın Morrigan. MI:6 ajanıyken DedSec’e katıldı ve o günden sonra da birçok büyük görevde önemli bir rol oynadı. Erkek ise Richard; gördüğünüz üzere üzerinde “Potential Recruit” yazıyor, bunun nedeni, bu görüntüyü aldığım esnada henüz Richard’ı davamıza katmamış idim, sadece onu “stalk”lıyordum. Neden mi?

Bronwyn ile Piccadilly civarında dolaşırken Richard önüme çıktı, ve üzerinde “Lover of DedSec operative Morrigan” yazıyordu. Morrigan’ın DedSec’teki çılgınlıklarının dışında hiç bilmediğim bir özel hayatı olduğunu ve oyunun bu özel hayatı simüle ettiğini fark ettiğim için oldukça heyecanlandım ve Richard’ın günlük programına şöyle bir göz gezdirdim. Bir de ne göreyim; Richard aynı günün öğle saatlerinde British Theatre’da sevgilisi Morrigan ile birlikte tiyatroya gidecekmiş! Ben de fırsat bu fırsat diyerek British Theatre’a gittim ve çiftimizi beklemeye başladım. Kendilerini böyle el ele buldum ve hemen yukarda gördüğünüz ekran görüntüsünü patlattım.

Bundan günler sonra, Morrigan ile Bank of England’da bir görev yapıyordum, ve yanıma yaklaşan, görünmezlik modülünü açmış pompalı tüfekli düşmanı haliyle görmedim. Morrigan sıfırdan pompalı tüfekle vurularak öldürüldü…sonsuza dek oyunumdan silindi gitti. Bunu duyan Richard, Morrigan’ın tamamlayamadığı görevi bitirmek üzere Bank of England’ı bastı, ancak Richard’ın asıl amacının görevi bitirmek olmadığı çok açıktı, o sadece sevgilisinin intikamını almak istiyordu… Her gördüğü düşmanı soğukkanlılıkla öldüren Richard, koskoca bankada yaşayan bir mahlukat dahi bırakmadan görevi tamamladı ve işte böylece, İntihar Meyillisi İntikam Meleği Richard doğmuş oldu.

Bankadan çıkar çıkmaz kendine siyah bir takım elbise, deri ceket ve eldivenler alan Richard, sonraki görevlerde de aynı delilik ve gözünü kan bürümüşlükle rol aldı. Artık Richard’ın amacı DedSec’e yardım etmekten çok, ölümünü bir yerlerde bulmak idi.

Çok geç olmadan buldu da… Bir başka görevde Richard da KIA, yani “killed in action” oldu ve gayesine ulaştı… Artık Richard da Valhalla’ya ulaşmış ve sevdiceği Morrigan’ın yanındaydı.

Peki ya Bronwyn? O da bütün bu olaylardan çok kısa bir süre sonra bir görevde hayatını kaybetti ve benim de yukardaki bu kareye bakarak hüzünlere gark olmama sebep oldu. Londra’yı geri kazanma mücadelesi veren bu üçlü, save dosyamın karanlık sayfalarına karışmış idi. Onları bir daha göremeyecektim.

Oyun oynayayım derken kafayı sıyırmak

Watch Dogs: Legion, permadeath seçeneğiyle oyuncuya çok ilginç bir seçim olanağı sunuyor. Hayatlarıyla içli dışlı olduğumuz, görevden göreve koşarak ısındığımız karakterleri sonsuza dek kaybetmeye hazır mıyız? Oyundaki bütün NPC’leri takımımıza katabiliyor olduğumuz için, ya da diğer bir ifadeyle oynadığımız ana karakterlerin hiçbiri aslında çok da ana karakter olmadığı için, aslında bu karakterleri yitirmek, oyuncu için çok yıkıcı olmamalı, değil mi?

Ama ilginç bir şekilde, kazın ayağı öyle değil işte sevgili okur. Bu kayıplar öyle yıkıcı olabiliyor ki, oyunu kapatıp bir süre geri dönmek dahi istemediğimi fark ettim.

watch dogs: legion, permadeath, piccadilly
Her şeye rağmen hayat devam ediyor ve insanlar selfie çekiyordu.   | Watch Dogs: Legion

Peki gelelim bu makalenin asıl cevaplamaya çalıştığı soruya: Watch Dogs: Legion’ı permadeath ile mi oynamalıyız?

Benim için bu sorunun cevabı KESİNLİKLE EVET. Hatta permadeath olmasaydı, Watch Dogs: Legion’ın çok daha kuru ve düz bir oyun deneyimi sunacağını iddia ediyorum.

Karakterlerinizin her an ölüm ile burun buruna olması, oyunda yaptığınız şeylere daha dikkatli yaklaşmanızı gerektiriyor. Deliler gibi koşuşturmak, sevdiğiniz bir karakterin ölmesiyle eşdeğer sayılabilir, çünkü bu oyunda karakterler gerçekten çok kolay ölebiliyor. Permadeath sürekli aklınızın bir köşesinde olunca, “Acaba şu çok sevdiğim ajanı bu görevde tehlikeye atmasam da, daha az sevdiğim bir elemanı mı kullansam?” diye düşünmeye başlıyorsunuz. Ancak işin eğlenceli yanı şurada: Eğer o diğer elemanı alıp görevleri onunla yapmaya başlarsanız, bu sefer de bu karaktere ısınmaya başlıyorsunuz ve haydi bakalım yine başa dönüyorsunuz. Şimdi ne yapacaksınız? Yeni birilerini mi takıma katmalısınız? Yoksa sevdiğiniz karakteri tehlikeye atma pahasına kullanmaya devam mı edeceksiniz?

Bu işin bir diğer hoş boyutu da, oyunda kendi hikayelerinizi kurmanın permadeath ile daha da zenginleşmesi ve kolaylaşması. Yukarda anlattığım mini hikaye, sonuçta Ubisoft’un bu oyunu tasarlarken düşünmediği bir mini hikaye ve benim için Legion’ın dünyasını daha renklendiren, bu dünyanın “gerçeklik illüzyonuna” kendimi daha da kaptırmama neden olan bir kırpıntı. Morrigan öldüğünde, sevgilisi Richard ile değil de, başka bir ajanımla Bank of England’a gidebilirdim, ama Richard’ın sevgilisinin ölümünü duymasıyla çıldırması ve intikam için soluğu o mahalde alması bana daha “gerçekçi”, ve daha sinematik geldi. Oyunun aklının ucundan geçmeyen bu hikayeler, permadeath ile perçinleniyor ve karakterlerinize olan bağlılığınız daha da artıyor.

watch dogs: legion, permadeath, tower of london
Şu gördüğünüz herkesi oyununuzun ana karakteri yapabilirsiniz, ancak acaba onları kaybetmeye de hazır mısınız?   | Watch Dogs: Legion

N’oldu, öldük mü şimdi?

Watch Dogs: Legion, şimdiye kadar hiçbir oyunun denemediği bir sistemi bize sunuyor, acısıyla tatlısıyla. Bu sistemin artıları olduğu kadar eksileri de var; bilhassa da oyunun rezalete yakın PC performansını göz önünde bulundurursak. Ancak Ubisoft bize yine her zamanki gibi her yanı özenle donatılmış ilgi çekici bir açık dünya vermiş, ve bu dünyayı ilgi çekici olma potansiyeline sahip karakterlerle doldurmuş. Bize kalan, bu karakterleri davamıza katmak ve yaşantılarını inceledikçe, oyuna daha da keyif katan hikayeler yazmak oluyor.

Yalnız dikkat edin: Çünkü gözünüzün nuru bütün bu karakterleri kaybedebilirsiniz!

Ve bu kayıplar, yeni hikayelere açılan kapılar olabilir.

 

CDPR ve Dark Souls fanboy'u. Biraz hırslı. 3 yaşında MS-DOS'tan DOOM açıp oynayan; o zamandan bu yana da eline ne geçse oynamış. Adventure türü oyunların neden öldüğünü anlayabilmiş değil. Oysa Myst, Grim Fandango, Monkey Island falan ne güzel oyunlardı... Neden doktora yapmaya çalıştığını bilmiyor.